Anasayfa Dergide Bu Ay Brixton / Londra; Londra’daki Tarlabaşı

Brixton / Londra; Londra’daki Tarlabaşı

Ayşegül Parlayan Özalp

İstanbul’un özellikle Tarlabaşı, Sulukule ve Fikirtepe gibi yoksul semtlerinde gündeme gelen kentsel dönüşüm uygulamaları, mahalle dokusunun bozulması ve sakinlerin şehir dışına taşınmak zorunda bırakılmaları gibi nedenlerle eleştiri topluyor. Şimdi gelin Avrupa’nın öteki ucuna; İngiltere’nin başkenti Londra’nın yoksul semti Brixton’a uzanalım ve bu tanıdık hikâyenin orada nasıl yaşandığına bakalım.

Yazı: Yeşim Yaprak Yıldız / Fotoğraflar: Yasemin Karslı

Brixton, Güney Londra’da, ağırlıklı olarak siyahların ve etnik grupların yaşadığı, kentin diğer bölgelerine göre oldukça yoksul bir semt. Etnik çeşitliliği ve yoksulluğunun yanı sıra, sosyal ve kültürel anlamda çok canlı, sokaklarından müzik taşan bir yer. Çok değil, iki-üç sene öncesine kadar Londralıların yolunu geçirmek istemediği “tehlikeli” bir yer olarak anılırken, Brixton şimdi beyaz orta sınıfın en gözde semtlerinden biri haline geldi. Semtte yapacağımız kısa bir yolculukla Brixton’daki kentsel dönüşüm sürecini ve o suç oranı yüksek, marjinal Brixton’ın, kentin beyaz orta sınıf kesiminin kalbini nasıl fethettiğini anlatmaya çalışacağız. Ve bu süreçte Brixton’ı Brixton yapan yerel unsurların nasıl yavaş yavaş yok olduğunu…

Turumuza Brixton’ın meydanı Windrush Square’den başlıyoruz. Çeşitli etkinlikler için toplanma mekânı olmasının yanı sıra, tarihsel bir önemi de var bu meydanın. Windrush, adını 1948’de Karayipler’den Britanya’ya gelen ilk göçmenleri taşıyan gemiden alıyor. Ağırlıklı olarak Karayiplilerin yaşadığı bir semt olagelişi de işte bu döneme dayanıyor.

Londra’da siyahların ve yine etnik toplulukların yaşadığı Tottenham gibi diğer semtlerde olduğu gibi Brixton da işsizliğin, ayrımcılığın, suç oranının ve polis şiddetinin yüksek olduğu bir yer. 1980’lerdeki ekonomik krizden ve işsizlikten en çok etkilenen semtlerden biri. Bu durumun yarattığı memnuniyetsizlik, 1981, 1985 ve 1995 yıllarında yaşanan, çok sayıda insanın yaralandığı ve yüzlerce binayla aracın zarar gördüğü büyük isyanlarla gösterdi kendini. Yaşanan olayların üçü de polis şiddetine tepkiyle ortaya çıkmış olsa da, ardında derin bir sosyal ve ekonomik eşitsizlik yatıyor.

Windrush Meydanı’nda oynayan çocukların arasından Brixton Village Market olarak bilinen pazara doğru yol alıyoruz. Brixton açık ve kapalı pazarlarıyla bilinen bir yer. Bir yanda haftanın belli günleri sebze ve meyve satılan bir sokak pazarı uzanırken, öte yanda üstü kapalı, içinde türlü türlü dükkânın olduğu labirent gibi büyük bir pasaj uzanıyor. Semtte son yıllarda başlayan kentsel dönüşümün, bir diğer ifadeyle soylulaştırmanın ilk uğradığı yerler de işte bu pazarlar. Bir pounda bir sepet sebze ya da meyve satın alabildiğiniz stantların ya da çok ucuza yemek yiyebileceğiniz kafelerin yerini etnik unsurlarla bezeli, ama fahiş fiyatlı yemek stantları ya da orta sınıfa hitap eden modern kafeler almaya başlamış.

Pasajdaki turumuza oldukça revaçta olan bir krepçinin sahibiyle sohbet ederek başlıyoruz. Sahibi Brezilyalı ve Brixton’ın çok eski sakinlerinden. Pasajı artık Londra’nın her yanından insanın ziyaret ettiğini söylüyor Elieser. İşlerinin çok iyi gidiyor olmasının yanı sıra, semtte uyuşturucu kaynaklı suç oranının azalmasından da oldukça memnun. “Eskiden hemen şu alt sokağa giremezdiniz. Uyuşturucu satılıyordu, her gün bir olay olurdu. Artık daha rahat, daha güvenli, işlerimiz de iyi gidiyor” diyor.

Ancak pasajdaki dükkân sahiplerinin hepsi Elieser kadar memnun ya da iyimser değil. Özellikle de Afrika kökenli kadınlar için peruk, saç ve cilt bakım malzemeleri ya da yerel halkın tercih ettiği gıda ve tekstil ürünlerini satan küçük esnaf. Onlar semtin yaşadığı hızlı dönüşümden endişeli. Sayısı her geçen gün artan yeni apartman bloklarına yerleşecek beyaz orta sınıfın artması ve semtin eski sakinlerinin giderek uzak semtlere taşınmak zorunda bırakılmaları onlara olan ihtiyacı giderek azaltıyor. Pasajdaki değişimi, yeni açılan işletmeleri konuştuğumuz Afrika kökenli bir kadın esnaf, “biz hiçbir yere gitmiyoruz, bizim evimiz burası” diyerek tepkisini dile getiriyor.

Brixton’daki kentsel dönüşüm, sokak pazarı ve pasaj ile başladı, ancak şimdi tren yolunun alt tarafında kalan Kemer Altı Çarşısı da tehdit altında. Burası bakkalından tamircisine 300’den fazla küçük esnafa ev sahipliği yapan bir yer. Yakında başlayacak ve bir yıl sürecek yenileme projesi nedeniyle kiracılar yerlerinden olacak. Bir yıl sonra kiraların büyük oranda artacağı düşünüldüğünde, çoğunun geri dönüp dönemeyeceği belirsiz. Birkaçıyla son durumu konuşmak istiyoruz ancak hepsi bizi kampanyanın sözcüsü Jose’ye yönlendiriyor.

Jose’yi bulmak hiç zor olmuyor. Üzerinde “Brixton Kemer Altı Çarşısı’na Sahip Çıkalım” yazan bir pankartın asılı olduğu şarküteriyi görünce anlıyoruz geldiğimizi. Jose, Portekizli ve 1990’dan beri bu dükkânı işletiyor. Brixton’da yaşananlara Türkiye’den de ilgi olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek başlıyor anlatmaya. Kemer Altı Çarşısı’nın sahibi olan Network Rail adlı tren yolu şirketinin aldığı yenileme kararı nedeniyle buradaki esnafın tamamı işyerlerini kaybedecek. Semt ekonomisine katkılarına rağmen kendilerine doğru düzgün danışılmadan ya da önerileri hiç dikkate alınmadan. “Çok düşük bir tazminat karşılığında tahliye edileceğiz, geri dönüş garantisi yok. Kiralar üç katına çıkacak ve çoğumuzun bu dükkânları yeniden kiralaması mümkün değil. 30-40 yıldır burada olan dükkânlar var. Mesela balıkçı. Muhtemelen bizim yerimize buralara zincir mağazalar açılacak.”

Sohbetimiz içeri genç bir İngilizin girmesiyle kesiliyor. Alex, dışardan bakıldığında o bahsettiğimiz orta sınıf beyaz “hipster”lardan biri gibi görünüyor. Ama aslında o da semtteki dönüşüme karşı yürütülen kampanyanın temsilcilerinden biri.

Türkiye’de Tarlabaşı’nda, Sulukule’de ya da ABD’de Harlem’de olduğu gibi Londra’da da kentsel dönüşümün en büyük sorunlarından biri, yerel halkın bazen zorla, bazen artan fiyatlar ve kiralar nedeniyle yerlerinden edilmeleri, yaşam alanlarının yok edilmesi ve yeni gelen gruplarla aralarındaki derin uçurum. Yılın modası diye 1940’lı yılların kostümleri ile gezen beyaz orta sınıf hipster gençlerle, Brixton’a 1940’larda yerleşen yoksul siyah halk arasındaki uçuruma işaret ettiğimizde şöyle diyor Alex: “Soylulaştırmaya karşı çıkan soylulaştırmacılar gibi görünüyor olabiliriz, ama amacımız bu farklı kültürlerin bir arada yaşayabileceği bir Brixton’ı mümkün kılmak”. Artan fiyatlar ve kiralar nedeniyle küçük esnafın orada nasıl tutunabileceğini sorduğumuzda “önerimiz ortak mülkiyet” diyor. “Pasajın ve kemer altının kooperatif şeklinde örgütlenmesi gerektiğini savunuyoruz.”

Brixton’daki kentsel dönüşüm, pasajla ya da kemer altı çarşısıyla sınırlı değil. Asıl büyük dönüşüm konut sektöründe yaşanıyor. Çoğunlukla devlet yardımlarıyla geçinen yoksul semt sakinlerinin oturduğu belediye konutlarının yerini, sayısı her geçen gün hızla artan yeni lüks konutlar alıyor. Bu yeni binaların bir kısmı devlet yardımı ile yaşayan kişiler için ayrılsa da, geri kalanı eskinin iki-üç katı fiyatlarla yeni orta sınıfa sunuluyor. Eski konutlarda oturanların çoğu tahliyeyle karşı karşıya. Yeniden devletten konut yardımı almayı başaramayanlar, Londra’nın çok daha uzak bölgelerine gönderiliyor.

Bu hızlı dönüşüm, 2015 Nisan ayında “Reclaim Brixton/Brixton’a Sahip Çıkalım” grubunun öncülüğünde Windrush Meydanı’nda yapılan ve yüzlerce kişinin katıldığı bir gösteriyle protesto edildi. Gösteriyi düzenleyenlerin hükümete ve belediyeye sorusu şu: “Sosyal ve kültürel çeşitliliği ve canlılığı ile bilinen Brixton bir müzeye mi dönüşecek, yoksa yaşayan bir yer olmaya devam edecek mi?” Kampanyanın talepleri oldukça net: Daha çok konut inşa edilmesi, kiralara üst sınır getirilmesi ve insanların zorla evden çıkarılmasına son verilmesi…

Eylem, küçük bir grubun, Londra’nın genellikle en pahalı semtlerinde bulunan Foxtons adlı emlak ofisinin camlarını yere indirmesi ve polisin karakol önünde toplanan bir gruba karşı göz yaşartıcı gaz kullanmasıyla gerilse de, büyük oranda barışçıl geçti ve Brixton’a sahip çıkalım çağrısı binlerce kişi tarafından dile getirildi. Bu çağrı, benzer bir sürecin yaşandığı Türkiye’den gelenlerin de yoğun olarak yaşadığı Hackney, Tottenham gibi semtlerde de yankılanıyor.  Brixton sakinlerinin sorunu semtin yenilenmesi, konutların iyileştirilmesi, suç oranının azalması ya da Brixton’ın çekim yeri olmasından ziyade, bunun kendi yaşam alanları pahasına yapılıyor olması. Çoğu bu yaşananları “sosyal ve etnik temizlik” olarak görüyor. Sokakta sohbet ettiğimiz yaşlı siyah bir kadın, “Yıllardır yaşadığım yerden git diyorlar bana. Ben, çocuklarım, torunlarım… Hepimiz burada geçirdik hayatımızı. Yakında evlerimiz boşaltılacak, evsiz kalacağız” diyor.

Windrush Meydanı’na bakan ve alternatif film gösterimlerinin yapıldığı Ritzy Sineması’nın kafesinde bitiyoruz turumuzu. Meydandan gelip geçen farklı yaşlardan, farklı etnik gruplardan bin bir çeşit insana bakarken Brixton’ın birkaç yıl sonra nasıl bir yere dönüşeceğini düşünüyoruz. Sokaklarında hâlâ çocukların oynayabildiği, sosyokültürel çeşitliliği ve canlılığı ile bilinen bir yer mi, yoksa lüks konutları ve lüks restoranları ile her biri birbirine benzeyen sıradan semtlerden biri mi?

Atlas Ağustos 2015 / Sayı 269

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap