Anasayfa Dergide Bu Ay Belgrad Ormanı; Kentteki Vaha

Belgrad Ormanı; Kentteki Vaha

Ayşegül Parlayan Özalp

İstanbul gibi sürekli genişleyen ve yükselen bir megakentin nefes almasını sağlayan bir vaha Belgrad Ormanı. Tarihi su bentleri, göletleri, asırlık ağaçları sayesinde burada çıkacağınız bir yürüyüşte, kentin karmaşasını geride bıraktığınızı hissedeceksiniz.

Yazı ve Fotoğraflar: Yıldırım Güngör

İstanbul tarafından işgaline ramak kalmasına ve yüz binlerce ağacın mega projeler uğruna acımasızca katledilmesine rağmen kuşların inatla ağaçlardaki yuvalarında cıvıldadığı, derelerin gürül gürül akmaya devam ettiği ve orman bitki örtüsünü çiçeklerin bezediği bir yer Belgrad Ormanı. Çöldeki bir vahayı andıran bu muhteşem orman, onlarca yürüyüş parkuruna da ev sahipliği yapıyor. Bu parkurlarda, özellikle ilkbahar ve sonbaharın kendine özgü renklerini gözlemlemek mümkün. Ağaçlardaki kuş yuvalarının içinde cik cik bağıran serçe yavruları, kovuklarda heyecanla annelerini bekleyen ağaçkakanlar, rengârenk mantarlar, binbir türlü çiçek adeta ormanın ruhu gibidir. Orman, canlılığını bu hareketlilikten ve renklerden alır.

Peki, bu ormanın ismi nereden geliyor? “Belgrad nere, İstanbul nere” diye merak edenleriniz olabilir. Kanuni Sultan Süleyman, Sırbistan seferi dönüşünde beraberinde getirdiği Belgradlıları orman içindeki bir köye yerleştirir. Belgrad köyü ismi, zamanla buradaki ormanı da kapsar ve orman günümüze kadar bu isimle gelir.

Bu muhteşem doğanın tadını çıkarmak elinizde. Belgrad Ormanı’ndaki derelerden gelen suları biriktirmek amacıyla yapılan bentlerin oluşturduğu göllerin etrafında çok keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz. Bu dingin yürüyüşler sonrasında, ilkbaharda yenilenen ormanlar gibi siz de yenileneceksiniz.

Belgrad Ormanı içindeki en favori yürüyüş rotalarının başında II. Mahmut Göleti ve Valide Sultan Göleti’ni de içine alan parkur geliyor. Buraya Belgrad Ormanı’nın Bahçeköy girişinden ulaşabilirsiniz. Bu rota çocukların da rahatlıkla başa çıkabileceği bir zorlukta. Yürüyüşe II. Mahmut göledinin yanındaki yokuşu tırmanarak başlayabilirsiniz. Biz de öyle yaptık.

Sağa doğru ilerleyen patikayı takip edince çok geçmeden göletle aynı seviyeye geldik. Gölet solumuzda kalacak şekilde yolu takip ettik ve kısa süre sonra yol ikiye ayrıldı. Sağa doğru hafif bir eğimle alçalan yolun muhteşem bir manzarası var. Bir tarafımız göl, bir tarafımız yemyeşil orman. Bu yolda yürürken her türlü sürprize hazır olmak lazım. Her an bir sincap veya tavşanla göz göze gelebilirsiniz. Yürüyüş devam ettikçe orman ıssızlaşmaya başladı ve çok geçmeden insan sesleri geride kaldı. Artık ormanın ruhu ve büyülü görüntüleri ile baş başaydık. Gerçek orman işte bu noktalardan itibaren başlar. Kuş sesleri daha güzel gelir insana buralarda.

Yaklaşık bir kilometre sonra, yol yukarı doğru tırmanmaya başladı ve gölet aşağılarda kaldı. Kısa bir süre sonra göleti besleyen ana derenin üzerinden geçtik. Artık göletin karşı kıyısındayız. Burada bir eğreti yapı vardı. Kentin gürültüsünden kaçmış bir şehir kaçkını, naylon ve ağaçtan çatılmış bu yapıda yaşıyor yaz kış. “Ormanda yaşamaya başladıktan sonra gerçek mutluluğun ne olduğunu anladım. Hastalanmıyorum bile” dedi. Bu şehir kaçkınına veda ederek yola devam ettik. Etkinliğimiz bittiğinde göletin etrafını kat etmiş olacaktık. Bu etapta yol değil, ama çok güzel bir patika vardı. Kıvrılarak ormanın güzelliklerine götürecek büyülü bir patika. Yaklaşık 20 dakika sonra gölün kıyısına inip buradaki düzlükte yemek molası verdik. Huzur içinde yemeğimizi yedikten sonra, tekrar düştük yollara. Gölete bazen çok yakınlaşıyor, bazen de biraz uzaklaşıyorduk. Kışın yağan kara dayanamayıp patikanın üzerine devrilen ağaç, adeta bir kapıya dönüşmüştü. Masal dünyasına açılan bir kapı olduğunu hayal edip burada epey oyalandık. Bu kapıyı geçtikten kısa bir süre sonra, yürüyüşün bitmesine yakın, patikanın solundaki yamaçta altı adet kayın ağacı çıktı karşımıza. Altısının da bir arada durması oldukça ilginç bir görüntü oluşturuyordu. Her biri gökyüzüne merdiven gibi uzanan ve tek bir kökten çıkan bu altı ağaç, yürüyüşümüzün son etabında karşılaştığımız son sürpriz oldu.

Belgrad Ormanı’ndan evinize yenilenmiş olarak döndüğünüzde, bu hoşluğu doğaya borçlu olduğunuzu unutmayın. Bu doğal hazineyi çocuklarımıza bırakmak için çok iyi korumamız gerekiyor. Burada yakacağımız her ateş ormanda yaşayan canlılara büyük zararlar veriyor. Tavsiyem, Belgrad Ormanı’na giderken yanınıza sadece sandviç ve meyve almanız.

Fotoğraf: Ormanda ağaçların arasında ilerleyip göletlerin kenarından kıvrılan patikalar muhteşem manzaralar sunuyor.

Atlas Ekim 2015 / Sayı 271

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap