Anasayfa Atlas Rotaları Ardeşen – Fındıklı / Rize; Eşsiz Patikalar

Ardeşen – Fındıklı / Rize; Eşsiz Patikalar

Ayşegül Parlayan Özalp

Günün her saatinde muhteşem İntor Yaylası, büyüleyici Çor Gölü, terk edilmiş Taşdibi, Çatak ve Çabuklu yaylaları, coşkun suları aşan tahta köprüler, eşsiz manzaralara sahip aşıtlar… Rize’nin Ardeşen ve Fındıklı ilçelerindeki tarihi taş patikalar, izleyicilerini benzersiz güzelliklere götürüp unutulmaz deneyimler yaşatıyor.

Yazı ve Fotoğraflar: Ersin Demirel

Medeniyetler beşiği Anadolu toprakları, binlerce yıldır kullanılan ve muntazam işçilikleriyle dikkat çeken taş döşeli yol ağlarıyla örülüdür. Antik kentleri dolaşırken, şehirlerarası yollardan geçerken, yaylalara çıkarken veya köylerin çevresinde rastlarız onlara. Bazen mermer, kimi zaman kocaman granit blokların ya da kesme taşların yan yana dizilmesi veya düzlenen toprağa döşenmesiyle oluşan bu eski göç ve ticaret yollarının bir kısmı Kaçkar Dağları eteklerinden geçer.

Modern yaşamın gelişmesi ve yeni standartların hayatımızı zapt etmesi sonucu her şey değişiyor. Eskiden eşyaların yüklendiği katır veya eşeklerle birlikte yürüyerek çıkılan yayla yolları, giderek asfalta dönüşüyor. Atalarımızın binbir emek ve zahmetle oluşturduğu taş patikalar, ne yazık ki dozerlerin acımasızlığı karşısında birer birer yok oluyor. Tıpkı, Doğu Karadeniz’in Rize ilindeki Didingola-Koçdüzü ve Kayadibi-Şorak yaylaları arasındaki eski patikaların “Yeşil Yol” projesiyle yok edilmesi gibi. Bize de sırt çantalarımızı kuşanarak çok az örneği kalan, kültürel miras niteliğindeki bu tarihi patikaların izini sürmek için yollara düşmek kalıyor.

Çor ve Terek gölleriyle beslenen, Rize’nin Fındıklı ilçe sınırlarında bulunan Abu Deresi Vadisi’nin sonunda iki aşıt bulunuyor. Fotoğrafta görülen yürüyüşçülerin arkasındaki tepelerin solundaki geçitten Şorak Yaylası’na, sağdaki Kapı Aşıdı’ndan ise Yukarı Balıklı Yaylası’na ulaşılıyor.

Çor ve Terek gölleriyle beslenen, Rize’nin Fındıklı ilçe sınırlarında bulunan Abu Deresi Vadisi’nin sonunda iki aşıt bulunuyor. Fotoğrafta görülen yürüyüşçülerin arkasındaki tepelerin solundaki geçitten Şorak Yaylası’na, sağdaki Kapı Aşıdı’ndan ise Yukarı Balıklı Yaylası’na ulaşılıyor.

Doğu Karadeniz sahili boyunca uzanan Kaçkar Dağları’nın yamaçlarında yer alan Fırtına Deresi’ni besleyen en önemli kollardan biri olan Tunca (Dutka) Deresi’ni takip ederek, rotamızın başlangıç noktası olan İntor Yaylası’na ulaşıyoruz öncelikle. Eskarmutluk ve Tunca köylerinin kullandığı İntor (2 bin 294 metre), Rize’nin Ardeşen ilçe merkezinden 45 kilometre uzaklıkta. Altıparmak Dağları’nın dik kaya yamaçlarının gökyüzüne uzandığı bir noktada kurulan yaylanın manzarası, günün her saatinde muhteşem güzellikte. İlk gün yüksekliğe alışmak için Artvin yaylalarına erişmek amacındayız. Bu yüzden eskiden İntorluların Bıçakçı yaylalarından keçi yünü çoraplar almak için aştıkları, asırlardır kullanılan Dutka Aşıdı’na kadar vadi boyunca yürüyoruz.

Rize’nin Ardeşen ilçesinden 45 kilometre uzaklıkta bulunan İntor-Şorak yaylaları arasındaki eski patikanın ilk bölümü ormangülleri arasından geçiyor.

Rize’nin Ardeşen ilçesinden 45 kilometre uzaklıkta bulunan İntor-Şorak yaylaları arasındaki eski patikanın ilk bölümü ormangülleri arasından geçiyor.

Ertesi sabah şafağın ilk ışıklarıyla Şorak Yaylası’na gitmek için yola koyuluyoruz. Dana Tepesi’ne (2 bin 903 metre) tırmanan eski patika, ormangülleri arasından geçiyor. Yükseldikçe Tunca Vadisi’nin müthiş manzarası karşılıyor bizi. Düzlüğe vardığımızda Kayadibi Yaylası’ndan Şorak’a uzanan vadi seriliyor sol tarafımızda. Daha iki sene önce adımladığım taş patika yerine, dinamitlerle doğayı tahrip ederek açılan yeni toprak yol, vadi tabanında yara izi gibi uzanıyor. Neyse ki Dana Tepesi’nin batısındaki düzlük alanda izlediğimiz patika, bir anda taş döşeli yola dönüşüyor. Düşük tarafı istinat duvarıyla desteklenmiş yol, elle işlenmiş ve yerleştirilmiş kesme taşlardan oluşuyor. Batonlarımızın çıkardığı tok sesler eşliğinde heyecanla yürüyoruz bu tarihi yolu. Birazdan, sağ taraftan gelen bir dere yatağına ulaşıyoruz. Gürcübaşı Dağı’nın (3 bin 86 metre) kuytuluklarındaki Gürcü Gölü’nden gelen dere, aşağılarda Şorak Deresi’yle buluşuyor.

Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından, terk edilmiş Şorak Yaylası’na varıyoruz. Bir zamanlar yüzden fazla yayla evinin bulunduğu yerleşim yeri ıssızlığa bürünmüş. Molanın ardından, kuzeye doğru yönelen patikayı izleyerek yükselmeye başlıyoruz. Uzunyayım (2 bin 934 metre) ile Şorakbaşı (3 bin 118 metre) tepeleri arasındaki sırta ulaştığımızda inanılmaz bir görüntü çıkıyor karşımıza. Arkamızda Şorak Vadisi, doğumuzda Şorak Gölü, önümüzde ise hayatımda gördüğüm en güzel buzul göllerden Çor Gölü ve vadisi fotoğraf makinelerimize tüm ayrıntılarıyla poz veriyor. Aşıtta bulunan ve doğaseverlere kılavuzluk eden “taş baba” yanında manzaranın tadını çıkardıktan sonra, yine Rize’ye bağlı Fındıklı ilçesi sınırlarındaki göle doğru hızla inmeye başlıyoruz. Taşların egemen olduğu alandan otlar ve çiğdemlerle kaplı göl kıyısına ulaştığımızda çadırlarımızı kuruyoruz hemen. Birçok buzul gölün aksine büyük bir kumsala sahip olan Çor Gölü, büyüleyici görüntüsüyle gecemizi ışıldatıyor.

Tüm Kaçkarlar’da olduğu gibi Ardeşen-Fındıklı ilçeleri arasındaki vadiler de gün içerisinde sise bulanıyor. Yürüyüşçüler, sisle yarışarak bir an önce hedeflerine varmak için hızlı adımlarla geçide ilerliyor. Marsis Aşıdı’na varıldığında ise arkadan gelen duman, tüm Çağlayan Vadisi’ni hızla beyaza boyuyor.

Tüm Kaçkarlar’da olduğu gibi Ardeşen-Fındıklı ilçeleri arasındaki vadiler de gün içerisinde sise bulanıyor. Yürüyüşçüler, sisle yarışarak bir an önce hedeflerine varmak için hızlı adımlarla geçide ilerliyor. Marsis Aşıdı’na varıldığında ise arkadan gelen duman, tüm Çağlayan Vadisi’ni hızla beyaza boyuyor.

Üçüncü gün gölün güneydoğusunu takip ederek vadi içindeki Çor Yaylası’na doğru yol alıyoruz. Kayalık bir alanı geçerek Küçük Çor Gölü üzerinden, sadece üç evin yaşadığı yaylaya varıyoruz. Sahip olduğu keçi sürüsünden süt ve süt ürünleri elde eden yaylacılarla keyifli bir sohbet eşliğinde kahvaltı ediyoruz. Ardından tekrar yürümeye başlayarak, kendimizi Abu Deresi’nin sağ tarafındaki patikanın rehberliğine bırakıyoruz. Bir süre sonra Çor ve Terek göllerinden gelen sularla birleşen dere yatağının debisi artıyor. Tamamen terk edilmiş Taşdibi Yaylası’na eriştiğimizde, sağımızdan gelen Öküzboğan Deresi’ni aşarak devam ediyoruz yolculuğumuza. Rotanın orman dokusu sınırlarına vardığı alanda Abu Deresi, Marsis Dağı’ndan gelen Çağlayan (Abuviçe) Irmağı’yla birleşiyor. Tahta köprü yardımıyla coşkun akarsuyu geçerek Çatak Yaylası’na giriyoruz.

Simgesel Patikalar
Fındıklı ilçesinin Çağlayan Vadisi içinde yer alan Gürcüdüzü, Çatak, Çamlık, Horhat, Sakura gibi yaylalara ulaşmak için kullanılan tarihi patikanın büyük bir bölümü, iki yıl önce yapılan yeni yolun altında kalmış durumda. Biz Çatak Yaylası’ndan sonra toprak yolu izleyerek Gürcüdüzü’ne doğru ilerliyoruz. Meşe ve Paşalar mezralarını geçtikten sonra Solorez mevkiinde toprak yoldan ayrılarak, Çağlayan Deresi yatağına iniyoruz. Sol tarafımızda Salma Şelaleleri, sağımızda ise Solorez (Taşlı Mağara) Şelalesi eşliğinde sadece üç kilometrelik kısmı kalan eski patikayı izliyoruz yeniden. Son kısmı taş döşeli merdivenlerden oluşan patika, Çağlayan Deresi’nin sağ tarafında yer alıyor. Yaklaşık 40 dakikalık yürüyüşün ardından önce toprak yola kavuşup daha sonra Gürcüdüzü Yaylası’na ulaşıyoruz.

 İki yıl öncesine kadar Arhavi’den ulaşılan Çağlayan Vadisi’ndeki Çamlık Yaylası, Yeşil Yol projesiyle yapılan toprak yolla Fındıklı ilçesine bağlandı. Doğayı tahrip ederek açılan yeni yollar, vadi yamaçlarında derin bir yara izi gibi görünüyor.

İki yıl öncesine kadar Arhavi’den ulaşılan Çağlayan Vadisi’ndeki Çamlık Yaylası, Yeşil Yol projesiyle yapılan toprak yolla Fındıklı ilçesine bağlandı. Doğayı tahrip ederek açılan yeni yollar, vadi yamaçlarında derin bir yara izi gibi görünüyor.

Arkadaşım Serdar’ın daha önceden ayarladığı araç, bizi alarak Çamlık Yaylası’na götürüyor. Amacımız farklı bir güzergâhtan Çor Vadisi’ne yürüyüp yüzyıllardır kullanılan Kapı Geçidi’ni aşarak Üçgöller’e erişmek. Çamlık’ta bir yayla evine konuk olduktan sonra dördüncü sabah yorgun ama istekli bir şekilde harekete geçiyoruz. Yaklaşık üç saatlik yürüyüş bizi Çışkar (2 bin 939 metre) ile Kızıl Tepeler (2 bin 961 metre) arasındaki aşıda getiriyor. Solumuzda yöre halkı tarafından kutsal sayılan ve zirvesinde adaklar kesilen Marsis Dağı (3 bin 334 metre) ve Büyük Marsis Gölü yer alıyor. Aşağılarda Artvin-Bıçakçılar’ın yayla evleri, karşımızda ise Altıparmak Dağları’nın doğu zirveleri beliriyor. Yaklaşık 500 metrelik bir yürüyüş bu kez Artvin-Bıçakçılar Yaylası ile Ardeşen-Siprona / Balıklı Yaylası’nın yüzyıllardır karşılıklı kullandıkları Öküzboğan Geçidi’ne getiriyor bizleri. İnişe geçerek kuzey yönündeki iki küçük buzul gölün ardından, Öküzboğan Yaylası’nda mola veriyoruz. Birkaç evin hâlâ geleneksel yayla yaşamını sürdürdüğü yerleşimden batıya uzanan patikaya girerek bir gün önce geçtiğimiz Çor Yaylası’na bu kez farklı bir rotadan varıyoruz.

Yükseklere tırmandıkça vadileri kaplayan sis yumağından yüksekte olmak, bulutların üzerinde yürüyormuş duygusu yaratıyor.

Yükseklere tırmandıkça vadileri kaplayan sis yumağından yüksekte olmak, bulutların üzerinde yürüyormuş duygusu yaratıyor.

Etkinliğimizin son gününde, Çor Vadisi’nin güneyine doğru yükselerek Çor Gölü düzlüğüne geliyoruz. Sonra batıya yönelerek taşlık bir arazide yürüyoruz. Uzunyayım Tepesi’nin kuzeyindeki çayırlığa geldiğimizde, hayvan ticareti için yüzyıllardır kullanılan Kapı Geçidi aşılmaz bir duvar gibi önümüzde beliriyor. Yavaş yavaş tırmanıp kayalar arasındaki aşıttan geçerek Üçgöller’e iniyoruz. Göller, 2 bin 778 metre rakımda geniş bir çanağa konumlanıyor. Göl sularının serüveni, Çabuklu Deresi yardımıyla Arılı Vadisi üzerinden kavuştukları Karadeniz’de son buluyor. Güneşin çıkmasıyla birlikte göl sularında yüzerek günlerin yorgunluğunu çıkarıyoruz bir süre.

Göllerin kuzeydoğusuna ilerleyen taş döşeli patika, Çabuklu Yaylası’na doğru yol alıyor. Biz batıya doğru yönelen patikaya girerek Ardeşen ilçe merkezine 42 kilometre uzaklıkta yer alan ve Yeniyol (Oce) ile Yurtsever (Zenimos) köylerinin kullanımındaki Yukarı Balıklı Yaylası’nda aktivitemizi sonlandırıyoruz. Kültürel mirasımızın önemli simgelerinden biri olan taş döşeli eski patikalar, kim bilir ne hüzünlü, ne mutlu hikâyelere tanık oldu yüzyıllar boyunca. Beş günlük yürüyüş serüveni bana, doğaya müdahale edilmediği sürece yaşam döngüsünün kendi ritmini nasıl koruduğunu yeniden hatırlıyor.

Abu ile Abuviçe derelerinin birleştiği noktada yer alan Çatak Yaylası, Fındıklı ilçesine bağlı Çağlayan Vadisi’nin en güzel yaylalarından.

Abu ile Abuviçe derelerinin birleştiği noktada yer alan Çatak Yaylası, Fındıklı ilçesine bağlı Çağlayan Vadisi’nin en güzel yaylalarından.

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap